psikolojik danışmanlık ve rehberlik
  MÜZİK TERAPİSİ
 

Çocuklarda Müzik Terapi

İnsanı artık bilim yalnızca biyolojik olarak ele almayıp onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşabiliyoruz. Bunun için bir çok araç geliştirilmiştir. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir.

Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale
gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir.
Bu yazımda müziğin tedavi edici etkisinden bahsetmeye çalışacağım. Özellikle çocuklarda görülen bir kaç psikiyatrik bozuklukta müziğin kullanımı ile ilgili bilgiler vereceğim. Bilindiği gibi mental retardasyon (zeka geriliği), davranış bozuklukları (hiperaktivite vb) ve öğrenme bozukluklarında müzikterapi bir çok açıdan kullanılabilmektedir. Müzik bu çocuklarda ruhsal, duygusal, toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca hareket ve duyu sistemleri ile ilgili yetersizliklerin giderilmesine, dikkat-konsantrasyon gibi zihinsel melekelerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Müzikterapi esnasında çocuk, bozulmuş olan fiziksel yeteneklerini yeniden şekillendirebilir. Bir takım
davranış kusurları varsa bunları değiştirebilir.

Müzikterapi bu değişim ve gelişimleri sağlarken çocuğa iki türlü haz duygusu yaşatır. Bunlardan birincisi sıkıntı verici ortamın dışına çıkabilme hazzıdır. Bu evrensel bir hazdır. Dünyanın neresinde olursanız olun, duyduğunuz müzik sizi önce rahatlatır sonra da içinizde bir güven duygusu uyandırır. Çocuk için bu haz hayata ve öğrenmeye yönlendiren bir ödül etkisi yaratmaktadır. İkincisi ise müziğin farklı dünyalara, farklı duygulara açtığı kapıdan girme hazzıdır. Bu haz sayesinde ise çocuk kendi iç dünyasındaki keşfedilmemiş yerlere ulaşabilme ve bunları çevreye sunabilme imkanını yakalar.

 

 

Çocuklarda Müzikterapi Üzerine

Son güncellenme tarihi: 16.05.2006

Bilim artık insanı yalnızca biyolojik olarak ele almayıp, onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşılabiliyor. Bunun için birçok araç geliştirilmiştir. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir. Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir.

Müzikle açılan pencereler

Bilindiği gibi zeka geriliği, davranış bozuklukları (hiperaktivite vb) ve öğrenme bozukluklarında müzikterapi birçok açıdan kullanılabilmektedir. Müzik bu çocuklarda ruhsal, duygusal, toplumsal gelişime katkıda bulunur. Ayrıca hareket ve duyu sistemleri ile ilgili yetersizliklerin giderilmesine, dikkat-konsantrasyon gibi zihinsel becerilerin kuvvetlendirilmesine ve iletişim yeteneğinin gelişmesine yardımcı olur. Müzikterapi esnasında çocuk, bozulmuş olan fiziksel yeteneklerini yeniden şekillendirebilir.Birtakım davranış kusurları varsa bunları değiştirebilir. Müzikterapi bu değişim ve gelişimleri sağlarken çocuğa iki türlü haz duygusu yaşatır. Bunlardan birincisi sıkıntı verici ortamın dışına çıkabilme hazzıdır. Bu evrensel bir hazdır. Dünyanın neresinde olursanız olun, duyduğunuz müzik sizi önce rahatlatır sonra da içinizde bir güven duygusu uyandırır. Çocuk için bu haz hayata ve öğrenmeye yönlendiren bir ödül etkisi yaratmaktadır. İkincisi ise müziğin farklı dünyalara, farklı duygulara  açtığı  kapıdan girme hazzıdır. Bu haz sayesinde ise çocuk kendi iç dünyasındaki keşfedilmemiş yerlere ulaşabilme ve bunları çevreye sunabilme imkanını yakalar.

Zeka geriliği olan çocuklarda müzikterapi

Zekanın tanımı tam olarak yapılamamış olsa da biliyoruz ki zeka kişinin plan ve program yapma, muhakeme etme, problem çözme, iletişime girme gibi yüksek entellektüel yeteneklerinin seviyesini belirleyen en önemli unsurdur. Günümüzde zeka gerilikleri birtakım testlerle ve klinik gözlemlerle tespit edilebilmektedir. Zekanın kantitatif (sayılabilen) değerini beyindeki yapısal durum etkilemektedir. Ancak zekanın niteliğini daha çok psikososyal durum belirlemektedir. Yani bu çocuklarda öğrenme güçlüğünün veya öğrenememenin sebebi organik bozukluklara bağlı olduğu kadar  psikososyal  sebeplere   de bağlıdır. Organik durumun tamamen düzeltilmesi henüz mümkün   değildir. Ancak organik durumun elverdiği en üst performansı yakalamak mümkündür. îşte bu noktada müzikterapi çok büyük önem arz etmektedir.

Zeka gerilikleri ileri derecede geri, şiddetli, orta ve hafif derecede olmak üzere dört gruba ayrılır. Her kademede değişik derecelerde öğrenme güçlükleri yaşanır. Müzikterapi direkt olarak öğrenmeyi artırıcı etki göstermektedir. Bunun yanında diğer eğitim yöntemlerinin uygulanmasında da katkılar sağlamaktadır.

Öğrenmeyi zevkli hale getirmek için...

Öğrenme zorluğu yaşayan çocuklar, klasik öğrenme yöntemleriyle bir şeyleri öğrenme isterken yoğun bunaltı yaşayabilmektedirler. Öğrenme ortamı bir zaman sonra kendileri için sıkıntı verici ve zorlayıcı bir ortam haline gelebilmektedir. Bu durum çocuğun öğrenmeye olan ilgisini ve isteğini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve çoğu zaman onu öğrenme ortamından tamamen uzaklaştırabilmektedir. Bu yüzden öğrenmeyi zevkli hale getirmek bir zorunluluk haline gelmiştir. İşte müzikterapi en büyük etkisini burada göstermektedir. Çocuklar için öğrenme ortamını eğlenceli bir hale getirmektedir. Öğrenmeye olan ilgi ve isteklerini artırmaktadır.

Müzikterapi çocuğun duygusal ve zihinsel gelişimini hesaba katarak çok karmaşık   yöntemlerden uzak durur. Çocuk müzikle uğraşırken   çoğu   zaman başka bir öğrenme performansına ihtiyaç duymaz. Bu da çocuğun öğrenme esnasındaki bunalma duygusunu en aza indirir. Mesela bir şarkı öğrenirken veya bir müziğe el çırparak katılırken eşzamanlı olarak göz kontağında artma, dikkat süresinde uzama, söylenenleri takip etmede kolaylaşma, sözel taklit yeteneğinde gelişme, bellekte kuvvetlenme, ince el becerilerinde ve duyulan sesleri ayırt etme yeteneğinde ilerleme görülür. Görüldüğü gibi en basit bir müzikal aktivite sırasında bile birçok alanla ilgili gelişim elde edilebilmektedir. Halbuki bu gelişimlerin klasik yoldan elde edilmeye çalışılması yıllar alacak bir süreci gerektirir.  Müzik  bu   süreyi  de azaltmaktadır. Müzik ortamında, zeka geriliği olan çocuklar, sosyal ve davranışsal ilerlemeler de kaydederler. Bireysel müzikterapi seanslarıyla çocuk kendisini hissetmeye başlar. Kendi kapasitesinin, neler yapabileceğinin farkına varır. Grup müzikterapileri ile ise otomatik olarak bir sosyal etkileşimin içine girmiş olur.

Müzikal deneyim ve müzikal uyarı, ileri derece zeka geriliği olan çocuklarda bile çevreyle iletişimi ve çevreye cevap verme yeteneğini artırır. Müzik çok basit bir uygulamayla çocuğu yormadan, sıkmadan,  korkutmadan  birçok şeyleri   kazanmasını sağlamaktadır.  Bu yöntemin klasik eğitim ve öğrenim metotlarıyla  kombine  edilmesi  kanaatimce  bu alanda çok daha ileri seviyelere  gelmeyi sağlayacaktır. Şunu unutmamak gerekir ki iyi bir eğitim iyi bir rehabilitasyonla mümkün  olabilmektedir.

Terapi sırasında neler oluyor?

Başlangıç aşaması

Zeka geriliği olan çocuklarda çevreye cevap verme yeteneğini geliştirmek için çok basit yöntemlerle terapiye başlanır. Bu çocuklarda sosyal yönelim çoğu zaman az gelişmiş olduğundan en küçük bir yönelim bile bir seviye olarak kabul edilir ve bu başlangıç seviyesi ilerletilmeye çalışılır. Mesela bir zil veya çan sesine, bir ritm aletine çocuğun yönelimi çevreye cevabının bir kriteri olarak alınır. İlk etapta çocuk buna bir baş çevirme şeklinde cevap verebilir veya sadece bir irkilme cevabı verebilir. Verilen bu uyarı devam ettirildikçe çocuğun dikkatinin gitgide müziğe yöneldiği gözlenir. Bu ilk dikkat çekme aşamasında çocuk çevresindeki nesnelerin farkına varma deneyimini edinmiş olur.

Gözlem süreci

Daha sonra çocuk enstrümanı uzun bir zaman gözlemler. Bazen enstrümanın sesinden korkmalar bile yaşanabilir. Ancak terapistin güven telkin etmesi ve uyarı devam ettiği halde bir korkulacak durumun yaşanmamış olması çocuğun müzikal ortama güvenip bu ortamı benimsemesine yardımcı olur. Böylece çocuğun güven duygusu kuvvetlendirilmiş olur. Bu kuvvetlenme gerçek çevreyle bir zaman sonra yakınlaşmasına katkıda bulunur.

İleri seanslarda

Daha ileri müzikterapi seansları enstrümanı çalmayı, ondan doğaçlama yoluyla bir şeyler üretebilmeyi hedefler. Bu seviyede çocuk bir şeyler yapabilme ve üretebilme duygusunu kazanır. Bu kendine güven duygusunu da olumlu etkiler

Grup etkinliklerinde

Grup etkinlikleri içinde bu çalışmanın yapılmasıyla toplum içinde bir şeyler yapabilme, kendi dışındaki insanlarla birlikte bir şeyler paylaşabilme duygusunu kazanır. Bu duygunun gelişmesiyle çocuk psikososyal yaşantı bağlamında iyi bir aşama kaydetmiş olur. Çocukların bu seviyeden sonra sosyal işlevselliklerinin çok arttığı, duygularını ifade etme yeteneklerinin geliştiği, duygulanımlarının canlandığı görülür.

KAYNAK : Çocuk ve Aile Dergisi Şubat 2004

 

 

 

Bir Duyusal Uyarı Olarak Müzik

Son güncellenme tarihi: 27.04.2006
Müzik günlük hayatımızda çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. Radyoda, televizyonda, işyerinde, camide, kilisede, konserlerde, danslarda, okullarda, spor karşılaşmalarında vs. her yerde dinlenir. İnsanlar milyarlarca lirayı kompakt disk, CD çalar, kasetçalar, kaset, CD, konser bileti, müzik aletleri satın almaya yatırırlar. Müzik yaşlı-genç, zengin-fakir, kadın-erkek hayatın her kesiminden insanı eğlendirir. Müzik, toplumda değişik şekillerde kullanılıyor olsa da bilim adamları bunu sınıflandırmışlardır. Merriam isimli bir araştırmacı, amaçlarına ve sebeplerine göre müziğin, çoğu kültürde on büyük fonksiyonu olduğunu belirtmiştir:


1. Fiziksel tepki
2. İletişim
3. Duygusal ifade
4. Sembolik tanımlama
5. Sosyal normlara uygunluğu güçlendirme
6. Dinî ayinler ve toplumsal geleneklerin geçerli kılınması
7. Kültürün devamlılığının ve sağlamlılığının tesis edilmesi
8. Toplumsal kaynaşmanın tesis edilmesi
9. Estetik zevk
10. Eğlenme

ENERJİ BİÇİMİ

Temelde müzik, dokunma ve işitme duyusu tarafından algılanan bir enerji biçimidir. Ses kaynağı ister keman, ister piyano, ister ney, ister bir müzik kutusu, ister bir insan sesi olsun her müzikal kaynak hava moleküllerini etkileyen büyüklü küçüklü yoğunlukta enerjiler oluşturur. Bunlar ses dalgaları olarak bilinir. Müzikle çevredeki diğer sesler arasındaki en büyük fark, müzikal ses dalgalarının belirli bir zaman biriminde düzenli tarzda organize olmaya meyilli olmasıdır. Ses ayarı, ses şiddeti, ses tınısı ve armoni gibi yapısal ses elemanları, anlamlı ve eğlenceli dinleme deneyimleri oluşturmak için insanlara yardım eder. Ses dalgaları işitme kanalında kulak zarına doğru huni biçiminde bir akım oluşturur. Kulak zarı bu ses enerjisini orta kulak yapılarına iletir. Burada üç adet küçük kemikçik (örs, üzengi ve çekiç) vardır ve bunlar ses dalgalarını iç kulağa iletirler. İç kulakta bulunan ve koklea denilen oluşumda bulunan işitmeyle ilgili alıcılar, frekans (ses perdesi) ve magnitüd (sesin büyüklüğü, yüksekliği) gibi ses sinyalinin özelliklerinden oluşan bilgiyi toplar. Bu bilgi işitme sinirinin yardımıyla beyne iletilir. Kulak sesi iletir, ancak sesin anlamlandığı yer beyindir. Beyin; melodi, armoni, çalgı gibi unsurların fiziksel özelliklerini algılar ve müziği yorumlar. Söz konusu müzik güzel midir, hüzünlü müdür, hareketli midir, sinirlendirici midir gibi.

Bir müzik seçsek ve iki kişiye dinletsek, bu iki kişinin beynindeki müzikal yorumun aynı olmadığını görürüz. Çünkü müziğin kişiye göre anlamını; kişinin hayata ve olaylara bakışını etkileyen ve çocuklukta oluşan bilişsel şemalar, kültürel bakış açısı, müzik eğitimi, duygusal yaşantılar ve geçmişteki deneyimler gibi bir dizi faktör oluşturur. Yani müzikal tepki, birçok işlevsel sürece bağlı işleyen karmaşık bir olgudur.

Her ne kadar müzikal algı zihne işitme yoluyla gelirse de, ses dalgaları dokunma duyusu sayesinde algılanır. Mesela apartmanınızda veya yatak odanızda komşunuzun teybinden gelen ritmi göğüs boşluğuyla hissedebilirsiniz. Halbuki bu esnada melodiyi işitmemiş olabilirsiniz. Gitarın tellerine dokunulduğu zaman, gitarın ağaçtan yapılmış gövdesi ses dalgalarıyla sağlanan titreşimleri iletir. Bazı sesler, karın ve göğüste hissedilme eğilimindedir, bazıları da kafa kemiklerinde yankılanır. Müziğin dokunma duyusu ile iletimi sayesinde, işitme kaybı olanlar bile müzikal uyarıları algılayabilmektedir. Bethoven'ın sağır olduktan sonra bestelerini bu sayede yaptığı rivayet olunmaktadır.

 

 

 

 

Müzik aleti çalan çocukların hafızaları daha güçlü

Son güncellenme tarihi: 21.04.2006

Müzik aleti çalan çocukların sadece ince motor hareketlerini geliştirip, nota okumayı pekiştirmediği, hafıza testlerinden de daha iyi sonuç aldığı belirtildi.

Araştırma sonucunda, orkestraya mensup çocukların, verilen kelime listelerini, diğerlerine göre belirgin şekilde daha iyi akıllarında tutabildikleri ortaya çıktı.

Neuropsychology dergisinde yayımlanan habere göre, Hong Kong Üniversitesi'nde görevli psikolog Agnes Chan ve ekibi, bir orkestrada görevli 6 ila 15 yaşlarında 45 erkek çocuğun kelime hafızasını, müzikle uğraşmayan çocuklarla karşılaştırdı. Araştırma sonucunda, orkestraya mensup çocukların, verilen kelime listelerini, diğerlerine göre belirgin şekilde daha iyi akıllarında tutabildikleri ortaya çıktı.
       Bilim adamları, başarının, orkestraya üyelik süresiyle doğru orantılı olarak arttığını kaydettiler.
       Deneyi bir yıl sonra tekrarlayan bilim adamları, bu süre içinde orkestraya üye olan çocukların önceki sonuçtan daha başarılı olduğunu, orkestradan ayrılan çocukların başarısının ise artmadığını tespit ettiler.
 

KAYNAK

http://www.ntvmsnbc.com/news/226394.asp

Uzm. Dr. Adnan Çoban

 

 

 

 

Müzik, sosyal ve ruhsal birleşmenin büyük gücü

Son güncellenme tarihi: 23.06.2006

Müzikle her geçen gün daha fazla sarılıyoruz. Müzik, sosyal ve hatta ruhsal bir birleşme; gözlerinizin önüne birlikte dua eden yüzlerce din insanını veya stadyumda takımları için tek bir ağızdan marşlar haykıran taraftarları getirin. Müzik aynı zamanda, ruh durumlarını düzenlemek için insanların kullandıkları bir "kendi kendini iyileştirme" aracı.

Müziğin, bizi acıdan alarak sevinçten kendinden geçmeye götürdüğü hızlı akışı kontrol edebilir miyiz? Anında duygusal bir tepki vermeyi sağlayan belirli, herhangi bir akort dizisi, ritim veya cihaz var mıdır?

Müzik üretmeyi ve üretilen müziği beğenmeyi bedenlerimiz mi yönlendiriyor?

Musiki yetenek doğuştan mıdır?

En önemli kuramlardan birine göre, seslerin dizilişini ve bütünlüğünü "müzik" olarak nitelendirmemizi fizyolojimiz yönlendiriyor. Müzikteki en popüler bazı ritimler, vücudumuzdaki ritmik düzenleri yansıtıyor; kalp atışı ve solunum gibi.

New Scientist bilim dergisinin "Müziğin Gücü" başlığı altında, müziği ve onun toplumsal ve psikolojik gücünü bir çok açıdan ele alan bir dizi ilginç yazı yayımlandı. Bu yazıların ana konularını sizlere ileteceğiz.

İki tür şarkı

İngiltere'nin ünlü psikologlarından olan ve müziğin sosyal ve toplumsal psikolojisini de inceleyen John Sloboda'ya göre, müzikteki en önemli duygusal "sinyaller"den bazıları, insanın konuşmasına ses veriyor.

Duygularımızı ifade ederken, sesi alçaltmak gibi konuşmamızla oynarız. Aynı şekilde müzikle de oynadığımızda, müzik duygusal çıkar. Sloboda, insana ait temel duygular tüm kültürlerde ortak olduğuna göre, bu oynamanın da birçok müzik türünün evrensel çekiminin nedenini açıklayacağını söylüyor.

Bir zamanların en büyük hitlerine imza atmış Stock, Aitken ve Waterman üçlüsünden Mike Stock, var olan yalnızca iki tür şarkı olduğunu söylüyor: "Mutlu olduğunuz ve üzgün olduğunuz şarkılar."

Sloboda'ya göre, duygularımızın başlıca özelliği değişmeyi fark etmeye ayarlı olmaları. Bu değişim, aşık olma veya piyango kazanma gibi olumlu, hastalık veya sevdiğimiz birinin ölümü gibi olumsuz olabilir.

Her iki durumda da değişimin mesajı nettir: dikkat!

Müzikte kültür

Düzenleri, dahası düzendeki sapmaları fark etmede inanılmaz yetenekliyiz. Müzik seste düzen demek olduğuna göre, melodi, yapı ve ritimdeki çeşitliliklerle bizi "ağına almasına" şaşmamak lazım. İnsanlar müzik dinledikçe düzenleri kulaktan öğreniyor ve herhangi bir eğitim olmadan bir sonraki düzenin ne olacağını tahmin edebiliyor.

Bu beklentilerin karşılanmaması halindeyse, müzikal sürprizler kaçınılmaz bir şekilde duygusal tepkilere yol açıyor.

Müziğin bir de tabii ki kültürel öğesi var. Gam, ton ve armoninin kullanımı dünyanın her tarafında değişiktir. Özellikle Batı'da, kültürel değişimler popüler müziği birkaç yıl içinde değiştirebilir. Stock, 1980'lerdeki pop müziğin dakikada 120 olan standart vuruşunun bugün 136'ya çıktığını, bunun nedenini de büyük ölçüde klüplerdeki extasy kullanımı olduğunu söylüyor.

Bebek ve şarkı

Tüm bunların ne kadarı doğuştan? Bazı araştırmacılar, müziğe verilen tüm tepkilerin temelinde tek bir sistem aramakta çekimser. Bunun bir bölümü, beyninde zedelenme yaşayan hastaların müziğe anormal tepkiler verdiğini ortaya koyan çalışmalardan kaynaklanıyor.

Örneğin bir kadın, önceleri kendisine tanıdık gelen melodileri fark etmede sorunlar yaşadı. Kendi müzik arşivinden alınan Albinoni'nin Adagio'su çalındığında hasta bu müziği daha önce hiç duymadığını söylemiş, ancak müziğin kendisini mutsuz ettiğini ve bu hissin de kendisine Adagio'yu anımsattığını eklemişti.

Diğer araştırmacılarsa, bulgular için anne ve bebeklerini inceliyorlar. Bir araştırma, bebeklerin, konuşmalardan çok şarkılara tepki verdiğini ortaya koydu. 6 aylık bebekler, annelerinin şarkı söylemesi karşısında "hipnotize oluyorlardı."

Yaratılıştan gelen müziğe karşı bu ilgi, müzikle tedavileri de destekliyor. Travma, sakatlanma veya hastalık ne olursa olsun, doktorlar herkesin müziği iletişim aracı olarak kullanabileceğini vurguluyor.

Müziği yaratmak

Peki ya müziğin yaratılması nasıl bir şey? Blade Runner ve Chariots of Fire filmlerinin müziklerini yapan Vangelis, Stock'tan çok farklı bir türde müzik yapıyor, ancak iki müzisyenin yaratma aşamalarında yaşadıkları büyük benzerlikler gösteriyor.

Her ikisi de, bir hit, ödül alan bir film müziği veya bir şarkı olsun, yaratıcı ilhamın müziğe nasıl dönüştüğü konusunda net değil.

Stock, "bir anda bir şeyler oluyor ve elinde daha önce senin olmayan bir şey duruyor" diyor. Vangelis içinse bu bir "mantıklı düşünmeme sorunu".

Bu, müzisyenlerin kendilerini yükselmiş ve meşgul hissettiği, zaman ve mekan kavramının bulunmadığı, tam bir zihin meşguliyeti durumuna geçtiklerini belirten Sloboda'nın fikirleriyle de benzerlik gösteriyor.

Müzikle her geçen gün daha fazla sarılıyoruz. Bundan kaçamayız. Müzik, sosyal ve hatta ruhsal bir birleşmedir; gözlerinizin önüne birlikte dua eden 1000 Budist'i veya stadyumda takımları için tek bir ağızdan marşlar haykıran taraftarları getirin.

Müzik aynı zamanda, ruh durumlarını düzenlemek için insanların kullandıkları bir "kendi kendini iyileştirme" aracı. Sloboda'ya göre ayrıca, 21. yüzyılda insanlar artık müziği konser salonlarından ve kiliselerden çok arabalarında yaşayacak.

KAYNAK: http://www.hurriyet.com.tr/

 
  Bugün 8 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol